52’nci İstanbul Müzik Festivali’yle ‘köklere’ yolculuk: 17 mekan, 25 konser
14 mins read

52’nci İstanbul Müzik Festivali’yle ‘köklere’ yolculuk: 17 mekan, 25 konser

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 52. İstanbul Müzik Festivali dün akşam, Atatürk Kültür Merkezi Türk Telekom Opera Salonu’nda gerçekleştirilen açılış konseriyle başladı. Konserde şef Cem Mansur yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, piyanist İlyun Bürkev’e eşlik etti.

Bu yılki teması ‘Kökler’ olan festival, 12 Haziran’a kadar 17 farklı mekanda, 25 konserde, 60’ın üzerinde ismi ağırlayacak.

52’nci İstanbul Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya ile festivali konuştuk.

52’nci İstanbul Müzik Festivali Direktörü Efruz Çakırkaya

Festivalin bu yılki teması ‘Kökler’. Neden bu tema seçildi?

‘Kökler’ temasının tohumları aslında aile hikayem üzerinden rastlantısal bir karşılaşma ile 2018’de atıldı. O yıl, British Council tarafından hayata geçirilen “Kültür ve Sanat Alanında Kadın ve Liderlik” programına Türkiye’den seçilen dört başarılı kadın kültür profesyoneli arasına yer alarak bir ay kadar Londra’da kaldım. Barbican Centre’da katıldığım bir konser esnasında şans eseri tanıştığım Yunan besteci Dimitris Skyllas ile paylaştığımız yaşam öykülerimiz ile yollarımızın ve kaderlerimizin yıllar öncesinden de kesiştiğini fark ettik. Her ikimiz de 1923 yılında Lozan Barış Anlaşması’na bağlı olarak yürütülen Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sonrasında doğdukları topraklardan ayrılan ve yer değiştiren büyüklerimizin hüzünlü öyküleriyle büyümüştük. Bu karşılaşma, yüzyıllardır Anadolu’dan Balkanlara uzanan bu coğrafyada yaşayan tüm halkların çarpıcı yaşam öykülerini düşündüren bir yolculuk başlattı içimde. ‘Ben kimim, nereye aitim, köklerim nerede?’ sorularının cevaplarını aramam, yüzlerce yıldır bu kadim topraklarda yaşayan onlarca farklı etnik kimliğin tüm coğrafyaya yayılmış köklerini fark ettiğim; dinleri, dilleri, kültürleri, paylaşılan acıları ve sevinçleri ile tüm bu halkların aslında köklerinden birbirine ne kadar bağlı olduğunu hatırladığım bir anlayışa taşıdı beni. Yepyeni bir yüzyıla başlarken festival aracılığıyla köklerimize inerek, geçmişimiz ve kültürlerimizle bağ kurup sahip olduğumuz bu olağanüstü zenginlikten güç alıp, birlikte kardeşçe yaşama kültürünü müziğin evrensel diliyle hatırlayacağımız bir program kurgulamak istedik.

’60’IN ÜZERİNDE TOPLULUK VE SANATÇI AĞIRLAYACAĞIZ’

52’nci yılında festivalde hangi sanatçılar ve etkinlikler yer alacak? Prömiyer yapacak eserler veya ilk defa, festivale özel dinleyeceğimiz eserler var mı?

17 farklı mekanda toplam 25 konser sunacağız ve 60’ın üzerinde topluluk ve sanatçı ağırlayacağız. Festivalde Budapeşte Festival Orkestrası, Festival Strings Lucerne, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Tekfen Filarmoni Orkestrası, Mantova Oda Orkestrası, Franz Liszt Oda Orkestrası, Macar Ulusal Korosu, Borusan Quartet gibi önemli toplulukların yanı sıra Maria João Pires, Khatia Buniatishvili, Francesco Piemontesi, Jean-Guihen Queyras, István Várdai, Gülsin Onay, Edgar Moreau, Kristóf Baráti, Roby Lakatos, Benjamin Appl, Martynas Levickis gibi yıldız solistlerin yanı sıra festivalin her yıl tekrarlanan ve izleyicilerimizden büyük ilgi gören Müzik Rotası ve ücretsiz park konserleri olan Hafta Sonu Klasikleri serilerinde de Hollanda, Avusturya, Polonya ve Türkiye’den genç ve başarılı müzisyenleri dinleyeceğiz.

2011 yılından bu yana çağdaş müzik üretimine katkıda bulunmak amacıyla yurtiçinden ve yurtdışından bestecilere eser siparişleri veren İstanbul Müzik Festivali, bu yıl da sipariş ettiği dört yeni eserin dünya prömiyerine, üç eserinde Türkiye prömiyerine ev sahipliği yapacak. Festivalin çiçeği burnunda serisi Disko Klasik, barok müzik uzmanı olduğu gibi elektronik müziğin sınırsız imkanlarını da kullanan Burak Özdemir ve Musica Sequenza’yı ağırlıyor. 24 Mayıs saat 21.30’da Babylon’da gerçekleştirilecek konserde topluluk, festivalde dünya prömiyerini yapacak Sampling Baroque Purcell projesinde Purcell’in müziğini 21. yüzyılın tınıları ve teknolojisiyle buluşturacak. Türkiye prömiyerine sahne olacak Transmute ise görsellerle çağdaş müzik öğelerini bir araya getiren deneysel tasarımıyla topluluğun avangart tarzını yansıtıyor. Amerika’nın yaşayan en büyük bestecilerinden Steve Reich’ın, İstanbul Müzik Festivali ile Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın da ortak siparişçisi olduğu yeni eseri Yakup’un Merdiveni, Türkiye prömiyerini festivalde Sibil Arsenyan yönetiminde BİFO üyeleri ve Synergy Vocals ile yapacak. Bu konserde ayrıca Arvo Pärt’in Ein Wallfahrtslied eseri Türkiye’de ilk kez seslendirilecek. Festivalin temasına göndermede bulunan Kökler başlıklı konser, programıyla bu topraklarda geçmişten günümüze yaşamış farklı halkların, dillerin, dinlerin kültürel zenginliğine odaklanırken Türkiye ve Yunanistan toplumlarını derinden etkileyen mübadeleyi de 100. yılında iki özel eser siparişiyle anıyor. Besteci Dimitris Skyllas’ın eserinin dünya prömiyerini şef Burak Onur Erdem’in kurduğu Rezonans korosu ile Maria Deli, Tolga Akkaya ve Müşfik Galip Uzun gerçekleştirecek. Onur Türkmen’in son eserinin dünya prömiyeri, bestecinin de kurucuları arasında yer aldığı, Nermin Kaygusuz Ensemble tarafından yapılacak. İlk ortak projeleri Zaman Yolculuğu büyük ses getiren saksofoncu Asya Fateyeva ile barok müzik topluluğu Lautten Compagney Berlin, heyecanla beklenen ikinci projeleri Dancing Queen’in dünya prömiyerini İstanbul Müzik Festivali’nde yapıyor. Bu projeye özel düzenlemelerle, Jean-Philippe Rameau’nun eserleri o dönemde henüz icat edilmemiş saksofon ile zenginleşiyor; barok dönem çalgılarının otantik tınısı ABBA’nın müziklerine bambaşka bir boyut kazandırıyor.

Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası

‘YARININ KADIN YILDIZLARI’NIN SAYISI 107’YE ULAŞTI’

Festivalde her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘Yarının Kadın Yıldızları’ projesine imza atıyorsunuz. Bu projenin önemine dair neler söylemek istersiniz?

Son yedi yıldır TSKB’nin (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) sponsorluğunda yürütülen “Yarının Kadın Yıldızları: Genç Kadın Müzisyenler Destek Fonu” projesi gerçekten göz bebeğimiz. Festivalin en umut verici, bizleri en çok tatmin eden işlerinin başında geliyor. Bu fonla yurtdışında lisans veya lisansüstü seviyesinde bir müzik okulundan kabul alan, müzik eğitimini yurtdışında sürdüren, kariyer gelişimine olumlu katkıda bulunacak ustalık sınıfı, orkestra seçmesi, uluslararası yarışma gibi etkinliklere katılmak veya çalgı almak için desteğe ihtiyaç duyan kadın müzisyenleri destekliyoruz. Bu yıl, 17 genç kadın müzisyen fondan yararlanmaya hak kazandı. Böylelikle 2018’den bu yana projeden destek alan Yarının Kadın Yıldızları’nın sayısı 107’ye ulaştı. İlk senelerde projeden destek alan müzisyenlerimizin bir kısmı Avrupa’da bir kısmı Türkiye’de kariyerlerini sürdürüyorlar, biz de gururla takip ediyoruz onları.

Festivalde konserlerin yanı sıra başka ne gibi etkinlikler olacak? Öne çıkan özel etkinlikler veya sürprizler var mı?

25 Mayıs Cumartesi günü saat 18.30’da Fenerbahçe Parkı’nda gerçekleştireceğimiz Hafta Sonu Klasikleri serisinin ilk konserinde Hollandalı acapella korosu son derece eğlenceli ve keyifli bir program sunacak. Bu konserin öncesinde saat 14.00-15.00 arası çocuklar için Çalgı Yapım Atölyesi ve 15.30-16.10 arası da Kekeça Beden Perküsyonu çalışması olacak. Aynı atölyelerin tekrarı ertesi gün IKSV AltKat’ta yer alacak. 2 Haziran Pazar günü saat 17.00’den itibaren de serinin Avrupa Yakası’ndaki konseri Yıldız Parkı’nda düzenlenecek; Avusturyalı piyano – vokal ikili Mina Mas’ın ardından Hollandalı Preda Brothers perküsyonist Ben Stone ile her yaşa, her tür müzik zevkine hitap edecek coşkulu bir program sunacaklar. Bu etkinliklerin tamamı ücretsiz ve İstanbullu müzikseverlere festivalin hediyesi!

The Preda Brothers (solda), Mina Mas (sağda)

Festivalin müzik sahnesine katkıları hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Yarım asrın üzerinde aralıksız olarak devam eden; klasik müzik dünyasının uluslararası ve ulusal en önemli orkestralarını, yıldız solistlerini, en yenilikçi projeleri İstanbullu müzikseverlere buluşturan ülkemizin en prestijli klasik müzik festivali olmasının yanı sıra; 2010 yılından bu yana her sene verilen eser siparişleri vasıtasıyla içinde yaşadığımız bu çağın bestecilerinin hayal kurabileceği bir ortam yaratarak müzikleriyle söylemek istediklerine aracı olmamızın büyük bir kıymeti olduğunu düşünüyorum. Son 14 yılda, aralarında Arvo Pärt, Philip Glass, Giya Kancheli, Tan Dun, Steve Reich, Fazıl Say gibi efsane isimlerin de bulunduğu bestecilere yazdırılmış toplam 30 yeni eserin dünya klasik müzik literatürüne kazandırılması son derece önemli bir katkıdır.

Genç yeteneklere destek vermek adına festivalde hangi fırsatlar var?

Her şeyden önce festivalin açılış konserinde 15 yaşında genç bir piyanist olan İlyun Bürkev’in yer alması, hem sanatçı için son derece büyük bir gurur kaynağı hem de festivalin genç müzisyenleri desteklemesi, onlara bir alan açması açısından önemli. Açılış konserlerimize sık sık İlyun gibi çarpıcı genç yetenekleri davet ediyoruz. Festival programımızda da pek çok konserde genç solistlerimiz yer alıyor; özellikle Müzik Rotası serisi hem Türkiye’den hem Avrupa’dan başarılı genç müzisyenleri ve toplulukları dahil ettiğimiz bir proje.

Sadece sahneye çıkanlara değil, izleyici olarak da gençlere kapılarımız her zaman açık. Konservatuvarların müzik ve şan bölümlerinde okuyan tüm gençler okul kimlikleri ile tüm festival konserlerine girebilirken, İKSV Kurucu Sponsoru Eczacıbaşı Topluluğu’nun desteğiyle hayata geçen Eczacıbaşı Genç Bilet projesi bu yıl da devam ediyor. Tüm festival konserlerine genç müzikseverler 20 TL’lik Eczacıbaşı Genç Bilet satın alarak katılabiliyorlar.

İlyun Bürkev

Festivalin şehir turizmi ve ekonomisi üzerindeki etkisi hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Tüm dünyada, farklı metropollerde ve hatta Avrupa’da küçük köy ve kasabalarda düzenlenen benzer etkinlikler, festivaller ilgili devlet kurumları ve yerel yönetimlerden bütçelerinin büyük bir kısmını alarak, büyük bir işbirliği içerisinde düzenleniyor. Bütün şehir dev bir festival alanına dönüşüyor; kültür turizmi ile bu şehirlerin, köylerin kalkınmasının önü de açılıyor. Dünyanın dört bir yanından izleyiciler festival konserlerinin yanı sıra o şehri ziyaret etmek, mutfağını deneyimlemek, kültürünü tanımak için de geliyorlar. Konaklamasından, restoranına, katıldığı etkinliğin biletinden, aldığı hediye eşyaya kadar ciddi anlamda harcama da yapıyor. Bu açıdan arzu ettiğimiz uluslararası izleyici sayısına henüz ulaşamamış olsak da, her sene birkaç turizm acentesi ile işbirliği yapıyor, yurtdışından festival dönemi gelerek hem konserleri deneyimleyen hem de İstanbul’u ziyaret eden grupları ağırlıyoruz.

Festivali takip edecek olan sanatseverlere festival deneyimini en iyi şekilde yaşamaları için neler söylemek/önermek istersiniz?

Festival konserlerin bir kısmının öncesinde Konsere Doğru sohbetleri organize ediyoruz. Farklı disiplinlerden konuşmacılar ile konserin temasına, sanatçıların hayatlarına, seslendirilecek eserin ne anlattığına kadar farklı başlıklar üzerinden yapılan bu sohbetlerin ardından açılan yepyeni bir algıyla o performansı izlemek elbette izleyicinin deneyimini derinleştiriyor. Bu sohbetlerin yanı sıra sanatseverlerin programda yer alan farklı müzik türlerine, Disko Klasik ve Dancing Queen başlıklı konserler gibi biraz daha sıradışı projelere katılmalarını tavsiye ediyorum. Klasik müzikle bir kulüpte dans edilebileceğini, barok müzikle ABBA’nın şarkılarının bir araya gelebileceğini deneyimleyebilirler.

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından Borusan Holding sponsorluğunda düzenlenen 52. İstanbul Müzik Festivali programını incelemek için: muzik.iksv.org/tr/program

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir